Sayfalar

21 Şubat 2015 Cumartesi

Tüm bilgileri duygularımızla kodlarız

3.Çakra yani BENLİĞİN güçlü olması aşağıya doğru ve yukarıya doğru giden tüm çakralarda oldukça etkili olduğu için bu konu üzerinde detaylı olarak durmak istiyoruz.

Bebekleri DÜŞÜNÜN...Ne kadar şefkat duyarız onlara,severiz,sarılırız ,ilgi gösteririz..

Tüm aile üzerine titrer..Bulsak her şeyimizi vermek isteriz..Canımızı bile !

Aradan zaman geçer..Bebeğimiz bir kaç cümle konuşmaya ,bir kaç adım atmaya başlar..

İşte o zaman  o çok sevdiğimiz ,hiç bir yere sığdıramadığımız biricik varlığımızı KALIPLARLA SINIRLAMAYA ,KODLAMAYA başlarız....

Düşersin..!

Dikkat et. ! Tehlikeli..Cıs.!

Yapma..!

Köpek ..Isırır.. !

Kendini kimseye sevdirme.İnsanlar kötülük yapar..!

Aman elleme ,kırılır ,cam batar,canın yanar..!

Şunu yeme zararlı...!

Bunu yapma zararlı..!.

.....Uzar da uzar bu liste...Hepsinin temelinde KORKU,ENDİŞE,GÜVENSİZLİK VARDIR..

Halbuki en derin ve temel ihtiyacımız KENDİMİZİ GÜVENDE HİSSETME,ONAYLANMA'dır ve ebeveynler bu davranışları koruma içgüdüsü ile yapsalar da koydukları sınırlarla BENLİĞİMİZİ yaralar ,bizi zayıflatırlar DENEYİM YAŞAMAKTAN,HATA YAPMAKTAN KORKAR HALE geliriz.

Oysa ki insan olarak öğrenme şeklimiz DENEYİM YARATMAKTAN geçer.Yani yaşamalı sonuç çıkarmalı ve değerlerimize göre bu sonucu kaydetmeliyiz.

Şimdi gelin bu muhteşem insan sistemi tüm bu süreci nasıl algılıyor ve biz o sevdiğimiz varlığa bu davranışlarımızla neler yapıyoruz? 

BEN'ini nasıl yerle bir ediyor ve ömür boyu onu iç çatışmaya sürüklüyoruz:

Beynimiz tüm sistemimizi kumanda eden bir MERKEZİ SİSTEM şeklinde çalışır.

Başlangıçta sadece GENETİK KODLARI'mızı getiririz.

Sonrasında 5 duyumuz ile algıladıklarımızı ,beynimizin işlemesi yorumlaması sonucu SİSTEMİMİZE KAYIT ederiz.Artık hard diskimiz yavaş yavaş dolmaya başlamıştır.



"Yaşadıklarımızın duygu ile kodlanma" özelliği bizi yaşamımız boyunca etkiler.

Nasıl mı?

Diyelim ki işyerinde bir sorun yaşıyorsunuz.Yaşadığınız bu soruna ait duygunuz yıllar önce kayıt yaptığınız bir olayı çağrıştırdığı için sizde normalden çok daha fazla bir endişe ve gerginlik yaratabilir.

Ya da benzer bir durumu daha önce keyifle hallettiyseniz bir çok kişinin sorun diye gördüğü konuyu siz daha önce attığınız kayıttan gelen algınızla kolay kategorisine sokar ve dert etmeden üstesinden gelebilirsiniz.

Veya eşinizin "Ben ne söyledim şimdi?" diye ona göre basit ve önemsiz diye adlandırdığı bir cümle hard diskteki kayıtın özelliğine göre sizde bir öfke patlaması yaratabilir. Bazen siz de "ben niye bu kadar sinirlendim ki şimdi?" diye kendiniz bile anlam veremezsiniz tepkilerinize.

İnsanların çok büyük bir yüzdesi, günlük yaşamlarında sürüngen beyin ve duygusal beyinlerini kullanırlar. Yani sonuca dair düşünmeden reflesleri ile (önceki kayıtlar) tepki verirler.

   Dünya düzeni böyle işliyorsa yani
* Sınırsız imkanlara ve bilince sahip doğduktan sonra
* Öğrenilmiş kalıplarla sınırlanıp bozuluyorsak bu durumun üstesinden nasıl geleceğiz?

Bu sorunun cevabını çok seviyorum ,zira gerek ezoterik öğretiler,gerek dinsel inançları olanlar veya inanmayanlar yani herkes bu noktada buluşuyor :

İnsana, tüm canlılardan farklı olarak bir 'akıl' verilmiş. Yani seçme şansımız var ve bunu kullanabilmemiz için gerekli şey 'farkındalığımızı' yani dışarıdan bakan yönümüzü, yani görsel beynimizi geliştirmek.



Tekrar başa ve önceki iki yazımıza konu olan benliğimize dönersek , içsel benliğimizi güçlendirmenin önemini bir kez daha kavramış oluruz.

Zira ancak kendinden memnun,kendini destekleyen,iç sesi (+) de kalan bir benlik görsel beyni (korteksini) en etkili şekilde kullanabilir.

Tüm bu yazdıklarımızdan HAFIZANIN KAYIT YAPARKEN OLAYLARI DUYGU İLE KODLADIĞINI öğrendik.

O zaman kendimizi takdir eden, destekleyen kodlamalar yapsak eski (-) kodlamalar silinir mi?

Hayır , kodlanmış ve saklanan hiç bir kayıt silinmez ancak negatif (-) duyguların titreşimi tekrar hatırlatmak gerekirse çok düşüktür .Titreşimleri 20-75 arasında değişir.

(+) Duyguların ise titreşimleri çok yüksektir .Örneğin takdir etme 700 ,olumlu düşünme 500...

Bedenimizin saniyede 300 kez titreştiğini hatırlarsak (+) duyguları yaşadığımızda titreşim düzeyleri yüksek olduğu için bedenimiz her zaman onları kullanmayı seçer ve diğerleri kütüphane rafında tozlanmaya bırakılır ta ki bir tetikleyici onu devreye sokana kadar...

O nedenle kendimizi besleyecek , yaratılışımızdan gelen onaylanma ihtiyacımızı doyuracak şekilde benimizi güçlendirmeli ve desteklemeliyiz.

Bunun en kolay yolu sınırlarımızı belirlemek,gerektiğinde 'kim ne düşünür' demeden yardım almak,özellikle isteme, alma yönümüzü güçlendirmektir.

Kendimize dışarıdan baktığımızda mükemmel yaratılmış ve iyi hisseden, ışığıyla parlayan birini görmeliyiz.

Bu durumda başkalarının onayına ihtiyaç duymayız ve içsel gücümüz hayatta zorluklara bakış açımızı esnetir daha rahat kabullenme ve akışta kalma durumu yaratır.

Hayatımız kolaylaşır 


Kaynak : Erickson Collage (Denge Eğitim Merkezi) -Anadolu Üniversitesi Psikolojiye Giriş

14 Şubat 2015 Cumartesi

BEN'imiz yeterince güçlü değilse hangi hastalıklara yatkın oluruz?


Bir önceki yazımızda kendimize verdiğimiz ÖZ DEĞER'in hayat kalitemizi nasıl etkilediğini paylaşmıştık.

Ben'in güçlü olmasını ,zemini sağlam bir yerde inşa edilmiş,kaliteli bir yapıya benzetiyorum; Ne fırtınalar,ne seller, ne karlar onu sarsamıyor,dimdik ayakta duruyor böyle yapılar yıllarca.

Elbette ki her türlü doğa koşulu gibi biz de zorlayıcı bir çok durumla karşı karşıya kalıyoruz.
Kendimize verdiğimiz değer İRADE'mizi güçlendiriyor .

Güçlü bir irade ile zorluklar  karşısında kendimize saldırmadan,suçluluk duymadan NÖTR bir şekilde
"Olayları duygunu katmadan gör,kabul et ve ne gerekiyorsa onu yap" açısına dönüyor ve sadece ELİMİZDEN GELENİN EN İYİSİNİ YAPMA halini seçiyoruz.

Bu blogun düzenlenme amacı DUYGUSAL ENERJİ dengesizliklerinin vücudumuzda yarattığı veya yaratabileceği etkileri paylaşmak.

Bunun temel şartı ise "BEDENİMİZE DUYARLI OLMAMIZ,ONUN DA BİR İFADE DİLİ OLDUĞUNU FARK ETMEMİZ".

Bize kendini bazı uyarı işaretleri ile fark ettirmeye çalıştığı zaman ona saygı duyup can kulağı ile dinlememiz.

Peki bunu nasıl yapacağız? Bedenimizin ne söylediğini nasıl anlayacağız?

Doğrusunu söylemek gerekirse ben de başlarda bir hayli zorlanmıştım.Bir çok şeyi ezberlemeye çalışıyordum,boğaz ağrısı şu,akciğer bu vs diye.

Halbuki biraz BİYOLOJİ bilmek ve korteksi (ön beyni-düşünen beynimizi) harekete geçirmek yeterliymiş bunun için.

Şöyle ki;

3.Çakra bölgesi SİNDİRİM SİSTEMİMİZİ temsil ediyor.

MİDE,PANKREAS,DALAK,KARACİĞER,BAĞIRSAK ..

  Yani
* SİNDİRMEKTE ZORLANDIĞIMIZ
* HAYIR ,BU BÖYLE OLMAMALI DİYE KARŞI ÇIKTIĞIMIZ
* AFFETMEDİĞİMİZ
* DEĞİŞTİREMEDİĞİMİZ DURUMLARDA ÖFKE VE KIZGINLIK duyduğumuz

yani AKIP GİDEMEDİĞİMİZ durumlarda bazı hastalıklar bizi bekliyor konumda oluyor



Örneğin ;

Mide : Ağızdan sonra besinleri İLK PARÇALADIĞIMIZ yer.Yani BESİNLERİ İÇERİ ALDIĞIMIZ yer.Bu demektir ki mide sorunları genel anlamda "hazmedemediğimiz,akışta kalamadığımız,bu neden böyle oldu? dediğimiz" bir tavrı temsil ediyor.

Mide sorunlarında konulara NÖTR yaklaşmamız ve onları parçalara ayırarak sindirmemiz gerektiği sonucunu çıkarabiliriz.

Karaciğer birden çok fonksiyonu olan hayati bir organımız ve kan şekerini,vücut ısısını ayarlama,amonyağı üreye dönüştürme ve gibi kanın tüm sistemimizde en iyi şekilde kullanımını sağlama gibi görevleri var.Yani KAN vasıtasıyla bedendeki her yere ulaşıyor.
Demek ki öncelikle kandaki maddelere ait dengeyi bu organdan bileceğiz.(Tansiyon,kolestorel vs)

Karaciğer kan sistemi sebebiyle BASTIRILMIŞLIKLARI (öfke,kızgınlık) temsil eden organımız.

Dalak, yine kan sistemine bağlı bir organ ve zihin karmaşasını temsil ediyor.

Bağırsaklar mide tarafından parçalanmış besinlerin daha da küçültülüp bize faydalı olan kısmının kana verildiği yer.Yani İÇİMİZE ALMA,DAHA DA KÜÇÜLTME ,İYİCE SİNDİRME..
Örneğin,kendi fikrinizi söyleme gücünüz olmadığı için "Sorun yok hazmettim" diye bastırdığınızı sandığınız  bir konu  sonraki bir zaman diliminde karşınıza çıktığında sizi içten içe rahatsız ediyorsa bu konuyu bağırsaklar açısından ele almanız gerekebilir.
İyileşme yolu AFFETMEK  ya da gücünüzü elinize almak.Bu yolla sindirmek ve serbest bırakmak.



Yukarıda bazı hastalıkları,sebeplerini ve ne yapmamız gerektiğini görebilirsiniz.



Aşağıda yazacaklarımız Ben'imizi güçlendirir ve 3.Çakramızı dengeler.
1) Sarı renkli giysiler veya objeler kullanmak.(Aşırı aktif bir çakrada pembe ve yeşil)
2) Hayır demeyi öğrenmek..
3) Kendi duygularımızı ifade ettiğimizde hissettiğimiz utanç,suçluluk,pişmanlık gibi duyguları dönüştürmek..(yaptık bitti.felsefesi)
4) Tüm iyi özelliklerimizin farkında olmak ve bunları sıkça hatırlayıp bu özelliklerden keyif almak..
5) Kendimizi ,yaptığımız her İYİ ve GURUR duyduğumuz hareket için ödüllendirmek (gerek sözle gerekse sevdiğimiz bir şeyi yaparak)
6) Öncelikle kendimizi ve sonra başkalarını OLDUĞU GİBİ KABUL ederek "Hata" tabir ettiğimiz durumları gelişimin bir parçası olarak görmek

"KENDİMİ OLDUĞU GİBİ KABUL EDİYOR VE SEVİYORUM"

Kaynak: Christian Page-Şifayı Bedeninde Ara