Sayfalar

25 Mayıs 2015 Pazartesi

İplerinizi koparın.Özgür geleceğinize doğru

İlk 3 çakranın dengesizliklerinde bizi neler beklediğini paylaştık bugüne kadarki yazılarımızda.

En çok gelen sorulardan biri de ’evet, yazdıklarınızı  biliyor ve kabul ediyoruz’ ancak enerji dengesizliklerini aşmak ve kendimizi daha iyi hissetmek için DAVRANIŞLARIMIZI NASIL DEĞİŞTİRECEĞİMİZİ, NEREDEN BAŞLAYACAĞIMIZI BİLEMİYORUZ?

İŞTE SİZE BİR BAŞLANGIÇ NOKTASI…

BU İKİ GÜÇLÜ DURUMU HAYATINIZA ALDIĞINIZDA ‘geçmişin enerjisini temizleyecek ve AN’a geleceksiniz’

GÜLİVERİN GEZİLERİ kitabını bir çoğumuz okumuşuzdur, hatta çizgi filmini, sinema filmini seyredenlerimiz de vardır.

Lilliput ülkesine gittiğinde Güliver, küçük adamlara göre fiziki açıdan DEV kadar büyük olsa da uykuya daldığının sabahı kendisini iplerle yere sabitlenmiş bulur.

Şimdi bu iplerin her birinin; geçmiş deneyimlerimizden kaynaklanan  ve bizim  GELECEĞE POZİTİF BAKMAMIZI engelleyen bizi SINIRLAYAN İNANÇ KALIPLARI ‘nı temsil ettiğini hayal edin...

Ne kadar KÜÇÜK OLURLARSA OLSUNLAR, bir araya geldikleri zaman bizi yere serecek kadar GÜÇ KAZANIYORLAR.

-  Hep annemin baskısı yüzünden böyle oldu! (kurban rolü, yargı ve kendini suçlama)
-  Köpekler ısırır, fazla yaklaşma! (korku ve güvensizlik hissi)
-  Kendini ön plana atma, çok dikkat çekersin, sonra zarar gelir! (kendini suçlama hissi)
-  Bunu yersen ŞU olur! (koşullar ve güvensizlik)
-  ÇOK çalışmazsan kazanamazsın! (seçeneklerin sınırlanması, güvensizlik)
-  Müzik dinleyerek ders çalışılmaz! (kendini suçlama)
-  Fazla samimi olma, kötü gününde sırların açığa çıkar! (güvensizlik, öfke, suçlama)
-  İnsanlara güvenilmez! (güvensizlik)
-  Seni incittiyse bir daha yüzüne bile bakma! (öfke, kızgınlık, güvensizlik)
    ….Vs…vs


Aslında bu tip İNANÇ cümlelerimizi yazsak tek başına hiç biri bizim için bir engel gibi durmayabilir.

Ancak birden fazlası birleşince bizim adım atmamızı, deneyim yaşamamızı ve cesaretimizi engelleyen bir sürü ipe dönüşüyor.

Ve bir gün;
*İSTİYORUM ama olmuyor!
*Kendimi bazen iyi bazen kötü hissediyorum!
*Ne olduğunu anlamadan moralim bozuluyor!
*Tam harekete geçeceğim bir şey beni durduruyor!  gibi cümlelere dönüşür.

Hareket etmemiz için o ipleri TEKER TEKER kesmemiz gerekir.

Geçmişle hesaplaşmanın en güçlü 2 yolu :

AFFETMEK ve ŞÜKRETMEK tir.

Affetmek konusunda bir çok kitap okudum, bir çok cd dinledim ve hepsine de hak verdim.
Özünde ortak tema olarak söyledikleri  “SIRTINIZDA ÇOK YÜK TAŞIYORSUNUZ. AFFETMEDİĞİNİZ HER OLAY VE KİŞİYİ TEKRAR DÜŞÜNDÜĞÜNÜZDE ; ‘ENERJİNİN KORUNUMU ‘ YASASI GEREĞİ, KIZGINLIK VE ÖFKENİZ DÖNÜŞÜME UĞRAMADIĞI İÇİN, ONU BEDENİNİZDE SAKLADIĞINIZ YERDEN  TEKRAR ÇAĞIRIYOR VE YAŞADIĞINIZ O ANLARI DAHA DA GÜÇLENDİRİYOR, KENDİNİZE ACI VERİYORSUNUZ” cümlelerine de yerden göğe kadar inandım.

Ama gün geldi nasıl olduğunu anlayamadan (!) bir şeyler öfkemi  tekrar tetikledi.  Bazı konuların aynı tazelikte, bazılarının ise hafiflemiş olarak oldukları yerde durduklarını, benim sadece konunun üzerini örtmüş olduğumu fark ettim.

Neden insan affetmekte zorlanır? sorusuna çok uzun zaman yanıt aradım.

Fark ettim ki aslında affetmediğim KENDİM idim…

Kişiler yaşanmış tecrübelerinde kendi korkularına, kendi bakış açılarına, kendi gelişmişlik seviyelerine, özetle kendi FİLTRE VE İNANÇLARINA göre bir tavır sergilemişlerdi. Ben de AYNI ŞEKİLDE kendi filtremle hareket etmiştim… Yani 2 keçi köprüde karşılaşmış hikayesindeki gibi öfke ve kızgınlık yaratan olaylara tekrar baktığımda DOĞANIN EN GÜÇLÜ KANUNLARINDAN ‘UYUM’ un orada olmadığını fark ettim. Herkes farklı FREKANSLARDAN yayın yapıyordu.

Affetmeye başladıkça  ve  tüm bu deneyimlerle hafifledikçe; sanki gözlerimde bir sis perdesi vardı ve açıldı, görüşüm netleşti…Yaşanmış tüm deneyimler artık FARKLI görünmeye başladı.. Duygularımı yönetmeye başladıkça daha OBJEKTİF davranabildiğimi fark ettim…

Aynı durum ŞÜKRETMEK için de geçerli..

Gözümüz hep çevremizde!…Hep dünyaya dair maddi konularda ciddi arzularımız var.. Çocuklarımızı yarıştırıyor onlara iyi davranmaya çalışırken her yaptıklarını eleştirip kıyas yaparak ruhlarını zehirliyoruz.. En iyi okulları (!), en iyi arabayı (!), en lüks evleri (!),  vs.. vs.. istiyor istiyor istiyoruz.

Kapitalist ve rekabetçi dünya düzeni ELDE ETME’ye odakladığı için, baktığımız yer HEP BİZDE OLMAYAN  yani bardağın BOŞ tarafı oluyor ve müthiş bir tatminsizlik duygusu yaşıyoruz…

Elde ettiğimizde de sevinci ne kadar sürüyor ???

Mutluluk hissi yaşayamadan yeni bir isteğe yelken açıyoruz…

Bu çarkı tersine çevirmenin tek yolu: ŞÜKRETMEK…

Her şey, ama sahip olduğumuz her şey  için; Yazabildiğim parmaklarım, gören gözlerim ,kuş seslerini duyan kulağım, bir adım atacak durumda olan bacaklarım, onlara enerji veren sistemim, yemekten zevk alan bedenim, ailem, onlara sarılan kollarım,dostlarım..vs..liste o kadar uzun ki

Şükretmeye başlamak NİAGARA ŞELALESİ gibi tüm bedeni canlandıran ve bize enerji veren  bir eylem.. Ayrıca alışkanlık haline geldiğinde karşılaştığımız her deneyimin özellikle KAZANÇ tarafına odaklanmamızı sağlıyor.

Bu yıllarda en çok duyduğumuz hatta çok sıkıldığımız, HEP AYNI (!) diye eleştirdiğimiz (+) pozitif duygular ve eylemler neden bu kadar gündemde sizce?

Çünkü bilim dünyası tarafından 1960’lı yıllarda başlayan, “duyguların ölçümlenmesi ve insan bedeninde yarattığı etkiler” konulu bir çok araştırma sonucunda pozitif (+) duyguların TÜM HÜCRELERİMİZİ besleyen, geliştiren ve hastalık olmaksızın yaşamımıza devam etmemizi sağlayan GÜÇLÜ DİNAMİKLER oldukları ispatlanmış durumda…

Aynen bir bitkinin,
·      Sağlıklı bir toprağa
·      Güneşe,
·      Suya,
·      Sevgiye ,
·      Kuşlara veya arılara  ihtiyacı olduğu gibi bizim de ;

· AFFETMEYE (DOLAYISIYLA SEVMEYE),
         · ŞÜKRETMEYE,
                · GÜVEN DUYMAYA   yani bizi destekleyecek duygulara ihtiyacımız var.

Ancak bu durumda  SÜRDÜREBİLİR ENERJİ ‘den bahsedebiliriz kendimiz için.

Yoksa bir aşağı bir yukarı, bazen iyi bazen kötü yani enerji sarmalinde merkeze yakınlaşıp uzaklaşmamıza bağlı olarak deneyimler yaşarız.

Hep İyi ve hep olumlu deneyimler istiyorsak GEÇMİŞİ ARKAMIZDA BIRAKMALI ve nötr enerji doluyu gören bir bakışla yakıtı her zaman en üst seviyede tutmalıyız.



Affetmek üzerine bir uygulama ;
Affetmek Üzerine(Edward M.Hallowal-Dharma Yayınları) gibi  bir çok kitap, Nil GÜN ’ ün affetmekle ilgili cd’leri ( Derin Affediş Meditasyonu,Affetmenin Özgürleştirici Gücü) gerçekten çok etkili oldu.

Sonucunda bana iyi gelen bir uygulamayı yaratabildim. Siz de kendiniz için bir metod yaratabilirsiniz;

Affetmek istediğim ana gidip kızgınlık ve öfke duyduğum kişiye sarılmaya çalışıyordum. Zaten çok şiddetli bir kızgınlık duygusu olduğunda pek de kolay olmuyordu bu sarılma anı. Onun içindeki korkuları, kısıtları, engelleri ve en nihayetinde içindeki çaresizliği ve çocuğu görmeye çalışıyordum ..YANİ KİŞİNİN ÖZÜNÜ…Nihayetinde davranış her zaman istediğimiz gibi sergilenemiyor..

‘Kızgınlığımı, öfkemi, çaresizliğimi  kabul ediyor ve serbest bırakıyorum ‘cümlesini inanıncaya kadar tekrar ediyordum (gözlerim kapalı, sessiz ve loş bir ortamda) ve ‘O durumu  yönetemediğim için kendimi affediyorum’ cümlesini de inanıncaya kadar tekrar ediyordum. Ayrıca karşımdaki kişiye de ‘ Bana yaşattığın deneyim için teşekkür ediyorum’ cümlesini de kalpten hissedinceye kadar tekrar ediyordum.
Bunu iş hayatında da uyguladım. Örneğin eleştirdiğim firmalara, bende öfke duygusu yaratan olaylara…



2 Mayıs 2015 Cumartesi

Kıyaslamanın zehrini ne temizler?

Şu ana kadar 
*KÖK ÇAKRA (Bu dünyadaki yerimizi algılayış şeklimiz),
*SAKRAL ÇAKRA (Kendimizle,çevremizle,doğayla ve evrenle kurduğumuz ilişki ve bu bütünün içinde kendimizi ifade şeklimiz) ve 
GÜNEŞ SİNİR AĞI ÇAKRA'sı (Kendimize verdiğimiz DEĞER-Yani ÖZDEĞER) ile ilgili dengesizliklerin bedenimizde hangi rahatsızlıkları oluşturabileceğini özetlemeye çalıştık.




Çakralar en alt düzeyde(kök çakrada) DÜNYADAKİ DURUŞUMUZU temsil eder ve yukarıya doğru çıktıkça BÜTÜNÜN BİR PARÇASI olduğumuz bilincine doğru bir farkındalık yaşatır bize.

Yani yukarılara çıktıkça ruhsal anlamda hafifleriz,daha dingin ve daha 3 boyutlu hatta daha da geniş (uzay) bakış açısına sahip oluruz.

Her biri farklı bir amaca hizmet ettiği için arzu edilen şey her bir çakranın DENGEDE ve GÜÇLÜ olmasıdır.

- KÖK çakrası dengede olan bir kişi yaşamdaki yerinden MEMNUNİYET duyar,
- SAKRAL çakrası dengede olan bir kişi kendisiyle ve tüm yaratılan varlıklarla güvende,açık ve saygı dolu bir iletişim kurar,
- GÜNEŞ SİNİR AĞI çakrası dengede olan bir kişi 'Kendisine DEĞER verir' ve değer hissi kişiye  başkalarına da aynı değeri vermesi ,hem kendisine hem başkalarına saygı,hoşgörü ve kabullenme ile davranması sonucunu doğurur.


  Bunun aksini yani DENGENİN BOZULMASI halini düşünecek olursak ,
- Kök çakra dengesizlikleri,kişinin DÜNYEVİ KONUMUNDAN memnun olmama ve dünyevi konumlarda endişe ,güvensizlik ,korku hissetme duygularını yaratır. (iş,ev,para,mal vs)

- Sakral çakra dengesizlikleri ,ilişkilerde güvensiz bir iletişim şekli,kendini şeffaf sergileyememe,şüphe içinde bir iletişim vs durumlarını yaratır.

- Güneş sinir ağı çakrasındaki dengesizlikler ,kendimize verdiğimiz değer bizi tatmin edecek düzeyde olmadığı için gözümüzü hep BİZDEN BAŞKA her şeye özellikle BAŞKALARINA,SİSTEME,YANİ DIŞARIYA odaklanmaya yöneltir ve bizi kendimizden git gide uzaklaştırdığı için içimizdeki boşluğu hep YARGI,ÖZENME dolayısıyla KIYASLAMA ve en sonunda AĞIR BİR YETERSİZLİK DUYGUSU altında ortaya çıkan ÖFKELİ olmaya iter.


O nedenle HÜCRE düzeyinde nasıl beslendiğimizi ,bizi nelerin güçlendirip nelerin zayıflattığını  çok iyi bilmemiz gerek.




Diyelim ki çok huzursuz bir yapımız olduğunu düşünüyoruz ,içimiz içimize sığmıyor birisi bir şey söylerken zihnimiz aynı anda diğer bir çok konu ile meşgul ve bir türlü ANDA kalamıyoruz?

Tüm bu bilgiler ışığı altında söyler misiniz lütfen NELER OLUYOR? Kendimizi hangi yönde beslemiş olabiliriz ki o düşünceler bizde  HUZURSUZLUK duygusu yaratsın?

  Abartarak örneklemeye ne dersiniz?
* Zaten ne yapsam istediğim gibi olmuyor?
* Şunu da yapamıyorum,
* O da öyle değil
* Zaten falanca kişi de bir türlü üzerine düşeni yapmıyor 
* Para da yetmiyor
* Zaman da yetmiyor ,bir sürü de yapılacak şey var.
* vs vs

Kıyas,sonsuz bir istekler tablosu ve YETERSİZLİK DUYGUSU...Hemen onu takip eden bir ENDİŞE DUYGUSU...Ardından rüzgar güçleniyor ve geleceğe yönelik olumsuz senaryolar artıyor..KORKU imparatorluğu gelip tahtını kuruyor..Artık bizi sürekli aşağıya çeken bir sarmalin içinde buluyoruz kendimizi..





Başkalarının bizim hakkımızda ifade ettiği sözler ,biz iyi hissetmediğimiz sürece bir işe yaramaz ve  sabun köpüğü misali yok olur gider.Motivasyon her zaman içimizden gelmelidir.

Kendimizi iyi hissettiren ,bizi besleyen şeyler her zaman ifade ettiğimiz gibi POZİTİF DUYGULAR'dır.

Pozitif duygularda kaldığımız sürece yüzümüz güler,yaratıcılığımız artar,cildimiz parlar,gözlerimiz ışıldar,daha verici hale gelir ve deyim yerindeyse parıldarız.

O nedenle DÜŞÜNCELERİMİZİ bir AVCI gibi dışarıdan izleme yeteneğimizi geliştirmeliyiz.

Bize zarar veren bizi ÇÖL'e döndüren düşünce kalıplarına rastladığımız an yerine BİZİ BESLEYECEK GÜÇLENDİRECEK YENİ BİR KALIP oluşturmalıyız.

Bir süre aynen yeni açılan yollarda olduğu gibi zihin eski yolu kullanma eğiliminde olacaktır.Ancak  NEREYE VARMAK İSTİYORUM? NASIL HİSSETMEK İSTİYORUM? sorusuna vereceğimiz yanıt bize her zaman yeni oluşturduğumuz yolu yani bizi besleyecek olan kalıbı kullanmamıza yardımcı olacaktır.

Her şeyi bilip de doğru yoldan sapmamıza, eyleme geçmemize engel olan şey KENDİMİZE olan inancımızla ilgilidir.

Geçmişte zihnimize ektiğimiz her olumsuz kalıbın yerine,yeni ve bizi besleyecek yeni bir inanç kalıbı tohumu ekilmelidir.

Bu aşamada 



Hücrelerimizi hangi sözlerin ,hangi müziğin ve hangi duyguların beslediğini keşfetmek için MASARU EMOTO'nun sitesini incelemenizi öneririm (.http://hado.com/ihm/water-crystals/p0001s-2/ )


Gelişimime katkı sağlayan Erickson Coaching İnternational-Denge Eğitim Merkezi'ne teşekkür ederim.