Sayfalar

14 Aralık 2014 Pazar

Dünya ile aramıza neler giriyor?

ÖFKE.....Yakıcı..Kavurucu..Tüketici..Yok Edici..KALP KIRICI

KIZGINLIK ...Tüketici..Yok Edici..KALP KIRICI

SUÇLULUK...Tonlarca ağırlık..Tüketici...Kendi kalbimizi kırıcı..

GÜVENSİZLİK...Boşluk...Dağınıklık...Panik...Tüketici..Yok Edici..

Daha sıralayabiliriz..Hepsinin ortak özelliği aynı !

NEGATİF DUYGULAR...Hepsi kan emici vampirler gibi bizim tüm ilişkilerimiz (aile,iş,doğa,dünya ile ilişkilerimiz) ile aramıza giren PARAZİTLER..



Peki bu parazitlerin bir görevi var mı ?

Evet var..

Biz SEVMEK ve SEVİLMEK için yaratılmış mükemmel varlıklarız..

En çok ihtiyaç duyduğumuz İÇ GÜDÜMÜZ ; 'Varlığımızın kabul edilmesi ve onaylanmak'

Bu yolda ilerlerken en başta kendimiz bu ihtiyaçlarımızı karşılayamıyoruz..(Farkındalığımız gelişene kadar)

Mevcut dünya düzeni,eğitim sistemi ve sonucunda ÖĞRENİLMİŞLİKLER hep 'Eksiğini tamamlama ve mükemmel olma' düşüncesine göre yapılanmış.

Eleştiri,yönlendirme,askeriye misali tornadan çıkmış gibi olmamızı isteyen bir düzen, bizim ruhsal düzeyde kendimizi keşfetmemize izin vermiyor ve kendimizi EKSİK ve KUSURLU hissettiriyor.(Sanki eksiğimiz varmış gibi !)

Daha kendimizi anlayamadan,dinleyemeden hep DIŞ DÜNYAYA odaklı,izleyen ve bir şeylerin parçası olmaya zorlanan bir yapının içine giriyoruz..Bu yapıda BEN yok!

Sonuç
Hayal kırıklıkları
Ertelenen hayaller
Kızgınlıklar (BEN'den uzaklaşmanın sonucu)
Öfkeler
Kırgınlıklar
Endişeler...

Oysa ki İÇİMİZE,nasıl bir ruh olduğumuza,neleri yaptığımızda kendimizi iyi hissettiğimize ,hangi durumlarda özgürce davranıp sınırlarımızı kaldırdığımıza odaklanabilsek bütüne daha iyi uyum sağlayabiliriz,daha olumlu düşünebilir ve olumlu davranabiliriz..Mutluluğumuz, sağlıktan başlayarak diğer tüm konularda (iş vs) dünya düzeni üzerinde çarpıcı bir etki yaratabilir..

Ama burası ZITLIKLAR dünyası.

Nötr noktasına gelebilmek ve oranın kıymetini anlamak için önce DENGE'den uzak olmamız gerekiyor.İçimizde hem DİŞİL (şefkat,merhamet,besleyicilik,duygusallık vs) hem ERİL (koruyucu,ben merkezci,saldırgan,cesur,mantıklı) özellikleri barındırarak bizi aşağıya çeken veya yukarıya çıkaran her duyguyu merkezlemeyi öğreniyoruz..

Çok DİŞİL olursak sınırlarımız her an ihlal edilmeye hazır vaziyette gücümüzü kaybediyoruz

Çok ERİL olursak kalbimiz paslanıyor ve daha sert bir hale geliyoruz....


Sistem bizi zorlayarak ,istemediğimiz bir düzenin içinde NE İSTEDİĞİMİZİ keşfetmeye götüren bir yapıya sahip..

Öfke duygusu ŞEFKATE ihtiyaç duyup onu nasıl geliştireceğimizi öğretir.
                     

Hastalık,ölüm gibi çarpıcı tecrübeler UMUT ETME,POZİTİF BEKLENTİLER BİRBİRİMİZDEN DESTEK alma gibi özelliklerimizi geliştirir.

Endişe duygusu ise olumlu düşünme ve umut etmenin gücünü keşfederek kendimizi dengelemeyi ve gücümüzü farketmeyi öğretir.

Böylelikle her negatif duygu bize 180 derece tersi olan pozitif duyguyu deneyimleme ve hayatımıza geçirme fırsatını yaratıyor.Bize seçim yapma ve iyileşme şansı veriyor.

Bakış açımız "Bu negatif deneyimden nasıl fayda sağlayabilirim?" e döndüğü zaman İYİ ve KÖTÜ diye bir tanım kalmıyor ..Bildiğimiz,tanımladığımız her şeyin bize hizmet ettiğini fark ediyoruz.

Her DUYGU, her TECRÜBE çok kıymetli hale geliyor..

Zira bize kendi ışığımızı parlatmayı öğretiyor..


8 Kasım 2014 Cumartesi

Çakraları Kapatan Duygular


Ne kadar GERÇEK'siniz?

YÜKSEK ENERJİ'ye sahip olmanın sırrını açıklıyorum :)

Yalnızken siz (veya en yakınlarınızla iken siz) ile kalabalıklardaki SİZ arasında fark var mı?

Veya başkasıyla konuşurkenki sözcükleriniz ile içinizde konuşan siz arasında fark var mı?

Bu soruya 'hayır yok' cevabı vermek için MEVLANA gibi YUNUS EMRE gibi erenlerden olmak gerektiğine inanıyorum..

Her şey farkındalık ile başlıyor ise, hani envanter tutacaktık ya (nerede nasıl davranıyoruz, nasıl hissediyoruz diye..) hadi yazmaya başlayalım o zaman  en sevdiklerimiz ile ötekilere  ' Hangi durumlarda farklı davranıyoruz?'

Örneğin ; 
Bir çalışanımız veya iş arkadaşımız yanlış yaptığında  hissettiğimiz ile eşimiz,annemiz veya çocuğumuz yanlış yaptığında hissettiğimiz duygumuz aynı mı? Davranış şeklimiz aynı mı?

Diyelim ki iş yerinde yapılan yanlış bir hareket veya eyleme ,hem kötü bilinmemek hem de ilişkiyi bozmamak adına zarif davranmayı seçerek iletişim kurma yöntemini seçtik.

Sevmediğimiz halde yaptık,istemediğimiz halde gittik,içimiz ağlıyorken güldük,kızdık ama söylemeden ilişkiye devam ettik ...ve bu örnekler çoğaltılabilir.

Peki hissettiğimiz gibi davranmadığımız için içimizde bir birikinti hissettik mi?


EVET ! Hissettik..Kızmamıza,kişiyi eleştirmemize veya öfke duymamıza rağmen bu tepkimizi gizlemeyi seçtik..

(Burada da 2.farkındalık sorusunu da sorabiliriz tabi ki ; NEDEN ÖFKELENİYORUZ?
Ancak öncelikle biz NEDEN FARKLI DAVRANIYORUZ ve bu FARK nerede topraklanıyor sorusuna cevap vereceğiz.)

Gizlediğimiz veya tam olarak hissettiğimiz gibi yansıtmadığımız o duygumuz bir ENERJİ olduğu için içimizde birikti.Bazen günlerce bazen yıllarca biriktiririz bu öfkeyi,bu endişeyi,bu kızgınlığı...

İçimiz ile dışımız arasındaki fark açıldıkça açılır..Benliğimiz uzaklaşır kendimizden.

Ruhumuz bu durumdan hiç hoşnut olmaz..Zira RUH-BEDEN-ZİHİN dengemiz bozulmuştur oysa ki onlar 1 olmak,bütün olmak ister.Hayat amacımız zaten bu bütüne ulaşabilmek için deneyimler yaşamaktır.

İçimiz ile dışımız arasındaki bu fark 'huzursuz' hissetmemize neden olur ve ilk fırsatta bu biriken enerjiyi boşaltmak isteriz.

Ve bilin bakalım bu birikim nerede patlar ?

En yakınlarımızla olan ilişkilerimizde!

İlk fırsatta olmadık bir tepki ile en sevdiğimizin kalbi kırılır fakat bizim enerjimiz boşalır ve topraklanırız.

Tabi 'suçluluk' duymak pahasına!

Dikkat ederseniz bir negatif ve düşük titreşimli enerjiden diğerine geçtik günün sonunda..

Bu sarmal eğer iyi hissetmeyi seçmezsek bizi daha da aşağıya çeker durur..


O zaman gelin bu farklılığı kapatacak adımlar atalım ve kendimizi iyi hissedelim,enerji akışımız kesintisiz devam etsin..
Böylelikle DAHA AZ UYKU, DAHA ÇOK HAREKET, DAHA YÜKSEK ENERJİ'nin kapıları bize sürekli açık kalsın..

Önceki yazılarımızın da bir özeti olacak adımları sıralayalım ;
Her şey FARKINDALIK'la başlar..

Hangi durumlarda farklı davranıyoruz?  Listesini yapalım.
Zira bu liste bizim güçlendirmemiz gereken yönlerimizi gösteriyor olacak.'BEN'i daha iyi tanıyacak ve seveceğiz.

Farklı davrandığımız her durum için zihnimizi devreye sokalım ( Burada bir sorun var dikkat ! Kendin gibi ol) mesajını çalıştıralım..

İçimiz ile dışımızın bir olmadığı ,farklı davrandığımız durumlarda kendimizi olduğu gibi kabul etmeme ve kendimizi yargılama durumu vardır. KENDİ GÜCÜMÜZÜ BAŞKALARINA TESLİM EDERİZ bu anlarda.

Onun için 'Kendimizi sevecek ve keşfedecek' adımlara devam edelim.

Her zaman olduğu gibi kendimize iyi davranan,bizi mutlu eden eylemleri artıralım.
a.Zihnimizi boşaltalım.(Bizi mutlu eden zihinsel düşüncelere devam)
b.Müzik,dans,sanat vs gibi bizi hızla yüksek enerjiye geçirecek şeylerle ilgilenelim
c.Sevdiğimiz ortamlarda veya arkadaşlarımızla vakit geçirelim
d.Bedenimizi şımartalım (masaj,hamam ,uzun ve ılık bir duş vs)
e.Hareket,hareket,hareket ile bol oksijen alalım her hücremize.
f.Nefes egzersizleri ile olumsuzu dışarıya atalım olumluyu içeriye çekelim.

Bu fark kapandıkça dış görünüşümüz bile değişecek,herkesin birlikte olmaktan hoşlanacağı dingin bir yapıya kavuşacağız..En önemlisi artık içimiz kendimizi eleştirmeyecek ve iç sesimiz azalacak..BEN'imizle mutlu mesut yaşayacağız.

Haydi..Gerçek BEN'i keşfetmeye !





28 Eylül 2014 Pazar

NEFES ! Basit ama Büyüleyici Şifa..

Bedenimiz saniyede  300 kez titreşirken düşük enerjili duygular arasında yaptığımız gezintiler (korku,endişe,öfke vs) bize ne yapar? 

Bedenimizle uyumlu titreşimlere sahip olmadıkları için (30-100 arası titreşime sahip bu duygular) bazı bölgelerde enerji akışımızı engelleyecek yoğun bölgeler oluştururlar.

Tüm organlarımızın ihtiyacı olan OKSİJEN'in akışı vücudumuzdaki gezide engellerle karşılaşır. Negatif duygular nedeniyle damarların DARALDIĞI BÖLGELERDE hızı ve miktarı azalarak vücudumuzun kalan bölgelerine gücü yettiğince ulaşmaya çalışır.






Bu durum bizi nötrden uzaklaştırdığı için dengemizi bozar.

Enerji akışındaki sorunlar nedeniyle kirlenmeye başlarız.

Zihnimiz bolca negatif düşünceler üretir,hareket etme isteğimiz azalır,neşemiz ve başka kişilerle iletişim kurma arzumuzda belirgin azalma hissedilir hatta günlük yaşantımızdaki isteksizlik yaşamımızı zorlaştırır..

Peki enerjimizi artırmaya nereden başlamalıyız?

KAN AKIŞIMIZI HIZLANDIRMAK'TAN ....

Sağlıklı bir zihin,sağlıklı bir beden ve sağlıklı bir ruh halinin temeli doğru nefes almaktır.Dakikada ( 12-13 kez)

NEFES !

Her NEFES alış "Yeni enerjyi kabullenme"dir
Her NEFES veriş "Eskiyi,kirlenmişi,mevcut kalıpları serbest bırakma"dır

Haydi hemen düz bir zemine uzanalım..

Elimizi KARNIMIZIN üzerine koyalım ..

Nefes alıp vermeye ve nefeslerimizi saymaya başlayacağız ..



İlk nefeslerde NEFES VERME'yi sanki vakumlu poşetten elektrikli süpürge ile  hava boşaltıyormuşçasına, tüm bedenimizde 1 gr dahi hava kalmaksızın verebilirsek diğer nefeslerimizde nefes alışlarımız çok daha DERİN ve tüm vücuda yeterince gidecek kalitede olabilir.

Nefes al 1, Nefes ver 1
Nefes al 2,Nefes ver 2
Nefes al 3, Nefes ver 3
Nefes al 4, Nefes ver 4...
.................................
(Nefesi verirken tüm olumsuz duygularınızı serbest bıraktığınızı düşünün...
Ayak parmaklarınızda bile hava kalmayacak şekilde BİRİKMİŞ ,KİRLENMİŞ tüm nefesi dışarıya verdiniz....

Artık YENİ VE TEMİZ enerjilere açıksınız.Size sunulacak her türlü deneyimi KABULE açıksınız)

Nefes al 5 ,Nefes ver 5
Nefes al 6 ,Nefes ver 6
....................................
....................................
Nefes al 10,Nefes ver 10 (başınız dönmeye başladı,oksijen zihninizi tamamen boşaltıyor)
....................................
...................................

Nefes al 36 ,nefes ver 36

Bunu günde 1 kez veya 36 nefesi 4'e bölerek günün değişik zamanlarında 9'lu 4 'er set şeklinde yaparsanız  zihninizin sakinleştiğini, beden enerjinizin arttığını hissedeceksiniz.

Çözüm, her zaman basit düşüncelerle gelir.

Bu kadar kolay ve hayatımızı değiştirecek uygulamaları alışkanlık haline getirmek bizi mutlu edecektir.

Artık başımızı kumdan çıkarıp eyleme geçme zamanıdır.

Şifa İÇİMİZDE...ŞİFACI BİZLERİZ...



Kaynak ;
Jin Shin Jyutsu (http://www.kosulsuz-sevgi.com/e-kitaplar/e-kitap-jin-shin-jyutsu/)
Kuantum Dokunuşu Richard Gordon (http://www.dr.com.tr/kitap/kuantum-dokunus-sifa-verme-gucu/richard-gordon/egitim-basvuru/kisisel-gelisim/urunno=0000000316263)

1 Eylül 2014 Pazartesi

Yaşam CESURLAR'ı sever...Değişim İRADE GÜCÜ'ne bağlıdır.

Sabah kalk
Kahvaltı et (muhtemelen alıştığın şeylerle)
Aynı yolu ve yöntemi kullanarak işe git
Hava almak için işin bıkkınlığını unutturan bir ortamda yemek ye (muhtemelen aynı yer,benzer şey )
Akşam eve gel.
Yine her gece yaptığın şeyleri yap,sonra her gün aynı şeyleri yapmaktan pişmanlık duy.

Zihnin sürekli "Yapılacaklar listesiyle meşgul " olsun...
Bu arada AN'ın tadını kaçırdığını AN geçtikten sonra fark et..
Sonra GEÇMİŞ için üzül..
SUÇLULUK hisset.
Kendine saldır...
KIYAS Yap..(En tehlikeli davranış kalıplarından biri)
Yine kendine saldır..
Kendini yetersiz hisset..
Enerjini daha da azalt ..Böylelikle YENİ ve DEĞİŞİK bir eyleme geçecek halin kalmasın..

ŞİKAYET ET durumundan...Ama AYNI ŞEYLERİ yapmaya devam ederek GÜCÜNÜ azalt..
ŞİKAYET ET...
Bir danışman,bir arkadaş ya da bir eşe durum bildirisi yaparak GÜCÜNÜ DİĞER KİŞİLERE TESLİM ET.

Enerjini DAHA DA AZALT !!!

Bu kısır döngüye her gün devam et.............TA Kİ ....


BOMB...

Hayatında seni sarsacak derecede güçlü bir olayla karşılaşana kadar !

Bu ,
Bazen bir HASTALIK
Bazen bir ÖLÜM
Bazen bir BOŞANMA
Bazen bir İFLAS
olabilir.

Hepsinin de ortak özelliği kişinin hayatındaki bir çok DUVARIN,DAYANAĞIN ve BAĞIMLISI OLDUĞU DURUMUN YIKILMASI'dır.


Peki bu süreçten sonra neler olur ?

Aslında dünkü tabloda adı geçen TÜM ÇAKRALARIMIZ yerinden oynar ve YENİDEN DENGEYİ BULMA süreci başlar.

Yaşam ,hiç bir zaman bulamayacağımız BİR DENGE ARAYIŞI'ndan ibarettir.

Ve bu süreçten YA GELİŞEREK ÇIKARIZ (sonrasında yaşanan olaya teşekkür ederiz) ya da gelişme sürecimizi uzatacak yolu yani GÜCÜMÜZÜ BAŞKALARINA VE OLAYLARA TESLİM ETMEYİ seçeriz.(Yapamam nidalarıyla)


   Yaşadığımız olay 
1) En büyük korkumuzu tetikleyerek KÖK ÇAKRA dengemizi bozar

2) Korkumuz tetiklenince hayattan zevk alma modumuz düşer ,diğer kişilerle ve doğayla olan ilişkimizde de bir isteksizlik başlar ve SAKRAL ÇAKRA dengemiz bozulur.


Aynı YER ,FARKLI görüntü?
3) Panik yapar,kendimizi zayıf hissederiz ve aciz olmaktan hoşlanmayıp bir de kendimize eleştirilerimiz başlar ,"değersizlik duygusu" bizi yorar böylece GÜNEŞ SİNİR AĞI ÇAKRA dengemiz bozulur.

4) Tüm bu hissettiklerimiz karşısında gerektiği kadar yardım isteme durumunda olmaktan hoşlanmayız ve öfke kalbimizi soğutur.KALP ÇAKRA dengemiz bozulur.

5) Kendimizi başkalarına GÜÇLÜ göstermeye uğraşırız içimiz farklı olsa da.Bu farklılık yani hissetmediğimiz gibi davranma hali BOĞAZ ÇAKRA dengemizi bozar.

6) ZITLIK YASASI gereği karşılaştığımız her olayın BÜTÜNE ait bir parça olduğundan kuşku duyar ve onları İYİ ,KÖTÜ diye adlandırarak bizim gelişmemiz için bir araç olduklarını,bize FAYDA yaratacak kısımlarına bakmayı ihmal ederiz.3.GÖZ ÇAKRASI dengemiz bozulur.

7) En önemlisi başımıza gelen olayla tüm bağımlı olduğumuz ve hoşnut olmasak da değiştirmeye çalıştığımız düzen bozulur.Aynı düzene olan tutkumuz,bağımlılığımız bizienerjisel olarak aşağıya çeker.Böylelikle BÜTÜNLE bağımız zarar görür halen BEN olduğumuzu sanır aldanır dururuz ve TEPE ÇAKRA'mızın dengesi bozulur.

Bu kısır döngü sürer gider.

Bizi bu döngüden çıkaracak şey İRADE GÜCÜ'müzdür ki dünkü tablodan hatırlayacağınız üzere 3.Çakra (Güneş Sinir Ağı) ile ilişkilidir.

KENDİMİZE VERDİĞİMİZ DEĞER = İRADE GÜCÜMÜZ'le doğrudan orantılıdır.

Öyle ise "Yaşam cesurları sever " sözü ve bir çok örnekten yola çıkarak KENDİ GÜCÜMÜZÜ keşfetmenin yollarını döşemeliyiz.

Edison'u diğerlerinden ayrı kılan en büyük özelliği elektriği keşif yolculuğunda,başarısız olduğu her deneme sonrası "sonuca ulaşmayan 1 yol daha biliyorum artık" penceresinden bakarak olayların ONA KATKI SAĞLAYAN yanını görmesi ve İÇSEL GÜCÜNE DEĞER VERMESİYDİ.

Bu ona denemeye devam etme cesaretini ve gücünü veren bir duyguydu.

İncelerseniz bütün isim yapmış kişilerin ortak özelliklerinin İRADE,yani KENDİ GÜÇLERİNE İNANMA özelliği olduğunu görürsünüz.

Hepimiz bir çok şey okuyor ,doğru yolu görüyor ve biliyoruz.

Ancak çok azımız caretta kaplumbağaları misali denize ulaşabiliyor.

FARK ; KENDİ GÜCÜMÜZÜ KABUL ETMEK'ten geçiyor.

Bu çarka teslim olmadan, günlük yaşam rutinlerinin sık sık dışına çıkarak,kendimize değer vererek,spor ve doğa ile bedenimizi ve zihnimizi dinlendirerek,ihtiyacı olanlara yardım etmek suretiyle şükür mekanizmasını sürekli çalıştırarak gücümüzü artırıp onu hiç kimseye teslim etmemek gerek.






Sizi denize ulaştıracak güç çok yakınınızda ; 
İÇİNİZE DÖNÜN

Çakralar Nasıl Kapanır ve Nasıl Açık Kalır?


Değişim FARKINDALIK'la başlar.

Kozmik ile ilk tanıştığımda olsun ,kişisel gelişim ve kuantumla ilgili kitapları okurken olsun okuduklarım bana hep MASAL, HİKAYE gibi geliyordu.

Zira her şeyin ZOR olduğuna inanmıştım oysa ki yazılanlar çok BASİT yöntemler içeriyordu.

Her şey bu kadar KOLAY olamazdı !

Her şeyin bu kadar kolay olacağına olan inançsızlığım bana değişim sürecinde ZAMAN kaybettirdi.

Oysa şimdi inandığım şey "En büyük engelin kendi zihnimiz "olduğu.

   Değişimin gerçekleşmesi için öncelikle ZİHİNSEL kalıpların yenilenmesi gerekiyor ;
a) Duygu durumu olarak NEREDE OLDUĞUNU gözlemle
b) Bu durumu KABUL ET
c) Olmak istediğin yeri belirle  
d) O yere götüren ZİHİNSEL KALIPLARI bırak, yeni ve olumlu ZİHİNSEL DÜŞÜNCELERİ beynin verimli toprağına ek (NLP)
e) Böylelikle zihnin KALP ile bütünleşmesini sağlayan olumlu tutumlara yelken aç....
    metodunun izlenmesi gerekiyor

Kendimizle ilgili tam bir İZ SÜRME USTASI olmamız gerek.

Önce kendimizi iyice GÖZLEMLEYECEĞİZ..Bizi tutsak eden ,yenilikleri denememize engel olan duygularımızı ve nerelerde ortaya çıktıklarını bileceğiz.




Çakralar , hatırlayacağımız üzere vücudumuzdaki ENERJİ TOPLANMA noktalarımız idi.

O halde bu enerji toplanma noktalarımızı hangi duygular tıkar ? O duyguları yaratan zihinsel kalıplar nelerdir? Enerji tıkanıklarını açmak için neler yapabiliriz? 

Farkındalığımıza yardımcı olması açısından bir tablo hazırladık.
Çakralar- İfade Ettiği Duygular ve Çakraları Açma Yöntemleri

Eğer bu tabloda yer alan duyguları sıklıkla yaşıyor isek ;farkındalığımız ve dönüşüm sürecimizi başlatmak için ;

1) Bir GÜNLÜK edinelim
2) Gün içerinde yaşadığımız duyguları ve hangi hallerde bu duygularda uzun süre kaldığımızı not edelim.
3) Olumsuz duygularda hiç susmayan iç sesimizin neler dediğinin ve bizi nasıl incittiğinin farkında olalım .
4) Her saldırıda kendimizi sarmalayarak bizi KABUL EDEN ve olduğu gibi seven yanımızı parlatalım.İçimizdeki YARGIÇ ve KURBAN gibi davranan yanımızın birer PARAZİT olduğunun farkında olalım.
  a-X olaylar yüzünden ben böyle oldum ,hayatım böyle geçti,başıma da bunlar geldi gibi KURBAN rolüne tutunup kendimize çelme taktığımız tutumların farkında olalım.
   b-X yüzünden istediğin gibi davranmadın,zaten sen de hep böyle yaparsın.Bir şeyi halledemezsin gibi YARGIÇ rolüne tutunup kendimize çelme taktığımız tutumların farkında olalım.
Hem YARGIÇ hem KURBAN rollerini SERBEST BIRAKMANIN bizi ne kadar özgür kıldığını deneyimleyelim.
5) Kendimize söylediğimiz OLUMLAMALARI artıralım.
6) Zihni yavaşlatmanın ve onu olumsuz kalıplardan çıkarmanın en kolay yollarını kullanalım;
(Nefes egzersizleri,yoga,spor yani fiziksel aktivite)

Bu defteri 
"BİZİ MUTLU EDEN İNANÇLARI KORUYUP MUTSUZ EDEN İNANÇLARI DEĞİŞTİRİNCEYE KADAR" tutmaya devam edelim .

Böylelikle gelişimimizi yine dışarıdan biri gibi izleyip kendimizi tebrik etme ,ödüllendirme fırsatını her gün kullanalım.

Aşağıda videoya zaman ayırın.Bir çizgi filmin bu durumu ne kadar iyi anlattığına şahit olacaksınız  

Sevgiyle kalın



6 Temmuz 2014 Pazar

Ayna Enerjisi Nedir?

Bu blogdaki mesajlar dönüyor dolaşıyor hep KENDİNE İYİ DAVRAN ana fikrine gidiyor.

Neden mi?

Duyguların birer ENERJİ olduklarını ve bizi AŞAĞIYA ÇEKME (olumsuz) veya YUKARIYA ÇEKME (olumlu) gibi güçlere sahip olduklarını biliyoruz.

Ne zaman ki çok öfkeliyiz,kızgınız,endişeliyiz,güvensiziz veya kıskancız o gün başımız yastıktan kalkmaz olumsuz duygumuz artarak devam eder ve yapmamız gereken şeyleri bile yapmakta zorlanırız.Hatta çevremizdeki bir çok kişiyi görmek istemeyiz..Dünyaya kara gözlüklerle bakarız.

Ne zaman ki neşeliyiz,ümitliyiz,kendimizi tatil gibi,sinema gibi iyi bir sohbet gibi şeylerle ödüllendirmişiz tutmayın bizi dercesine uyku saatinde bile 'ne yapsam şimdi?' modunda tükenmek bilmez derecede enerjik hissederiz kendimizi..Polyanna elimize su dökemez.

Peki hangisi doğru ? Yani hangi duygularda kalmalıyız?

Aslında her ikisi de doğru değil...

Olumsuz duygular kadar olumlu duygular da uzun süreli yaşandıklarında bizi yorarlar...

Tüm duygular bizim içindir ve hepsinden keyif almayı öğrenmek gerekir..

Önemli olan BİZİ AŞAĞIYA çeken veya YÜKSELTEN duygularda KISA SÜRELİ KALABİLMEKTİR.

Aslında yaşam ona NASIL BAKTIĞINIZLA ilişkili olarak KEYİFLİ veya ZOR akar.

Kendimizle barışık olmak bizi "Yaşadığımız şeyleri OLDUĞU GİBİ KABUL ETMEYE ve YAŞAM TECRÜBELERİMİZDEN KEYİF ALMAYA " götürür.

Yaşama NE VERİRSEK ,ONU GERİ ALIRIZ..




Öyleyse birçoklarımızın şikayet ettiği yaşam kalitemizin değişmesi kendimize beslediğimiz duygularımıza bağlı.

      O duyguları OLUMLU'ya çevirmek için
1)  Her şekilde mükemmel olduğumuzu kabul etmeliyiz.
2)  Kendimizi her ne yapıyorsak yapalım onaylamalıyız. (hata dediğimiz şeyler eşsiz tecrübelerdir.İnsan olarak hata diye adlandırdığımız durumlarda bile kendimize şefkatli davranmalıyız)
3)  Kendimizi yargılamamalıyız. (Kendini yargılama hali bir süre sonra 'başkalarını yargılamaya" dönüşür)
4) Şükretmeliyiz...(Liste yapmaya çalışsanız en az 20 madde çıkartırsınız)
Kendimize söylediğimiz güzel sözler,onaylamalar hücrelerimizi besler 
(Şükretmek buna çok destek olur)

Bu konuda MASARU EMOTO'nun yaptığı çalışmalar büyüleyicidir.

Masaru Emoto SUDAKİ MUCİZE kitabında yapılan deneylerde 
-"Olumlu "mesajlar verilen su hücrelerinin elmas güzelliğinde çeşitli kristaller oluşturduğunu,
-"Olumsuz" mesajlar verilen su hücrelerinin ise bir türlü şekillenmediğini 
bilimin kabul ettiği bir çok deneyde ispatlamıştır.

Aşağıda bir insan hücresinin DUA'dan önce ve DUA'dan sonraki yapısı görülmektedir.
















Evet son sözümüzü artık rahatlıkla tahmin edebilirsiniz 


KENDİMİZ HER NE YAPARSAK YAPALIM OLDUĞU GİBİ KABUL EDİP ŞEFKAT GÖSTERELİM

10 Mayıs 2014 Cumartesi

İyileşme Süreci ve Zihnin Kalbin Emrine Verilmesi

Her şey TİTREŞİMLERDEN ibaret ..ve her şey ENERJİ (Bunu sık tekrar edeceğiz sanırım)

"Hiç bir şey YOKTAN VAR OLMAZ" (çok bilinen bir fizik kuralı) ise bu OLUMSUZ DÜŞÜNCELERİ'miz bize neler yapıyor bir kez daha görelim.

Düşüncülerimiz duygularımızı,duygularımız hareketlerimizi oluşturur.

Düşüncelerini değiştir hayatın değişsin.!

Demek ki iç sesimizin OLUMSUZ DÜŞÜNCELERLE dolu olması ve bu seslerin,düşüncelerin de birer enerji olması,biz dönüştürmediğimiz sürece bu olumsuz enerjinin BEDENİMİZDE KALMASI ve bize kendini AĞRILAR ,HASTALIKLAR olarak ifade etmesi anlamına geliyor.

Yani ağrılarımız ve hastalıklarımız bize bir şey anlatmaya çalışıyor derken kastettiğimiz
 " Bedeninde ve ruhunda denge bozuldu,bunu anla ve düzelt,içten içe çürüyorsun" mesajından başka bir şey değildir aslında..




Bizler Allah'ın aşağıdaki ayeti ile yücelttiği ÇOK DEĞERLİ varlıklarız.
«Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!» HİCR Suresi 29.ayet

Bu muhteşem ayetteki gibi yaratıldığımızı KABUL EDEMEDİĞİMİZ için bütün bu DÜNYA telaşı ve acılar.
O nedenle içimizdeki BEN'i sevmenin onun  SEVGİ DOLU ve AFFEDİCİ olduğunu hissetmenin bir yolunu bulmalı ve onu koruyup kollamalı,şefkat göstermeliyiz.
İyileşme süreci 
1) Ağrıyı kabul etmekle başlar.
2) Onu bile SEVGİ ile dönüştürebiliriz.
    Migreni olan biri "Hayatında kendine öncelik tanırsa " mide sorunları olan biri "Kendini değerli hissedip,yargıyı bırakır ve kabule geçerse " ve diğer hastalıklar için de ilgili mesajlar da alınmışsa artık sorun dediğimiz hastalıkların şefkat ve sevgiye dönüşmesi kaçınılmazdır.
3) Bize yük olan GURUR,KİBİR,ÖFKE,YALAN,KIZGINLIK ,DEĞERSİZLİK,YARGILAMA gibi duygularımızdan arındıkça hafifler,enerjimizi artırır kendimizi ve başkalarını daha çok sevmeye başlarız.
Arınma süreci kendini eleştirme değil büyük bir kendine şefkatli davranarak iyileşme süreci olmalıdır.
KENDİMİZE İYİ DAVRANMAK yaratılmışlığımıza ait borcumuzdur ve vazgeçme lüksümüz yoktur..Vazgeçme ; kendi gücümüze inançsızlığımız ve olumsuz tarafımızı güçlendirmek anlamına gelir..

(Bu süreçte kitap ve cdlerden destek alınabilir.Yine de en büyük destek İÇİMİZDE bunu unutmayalım.Araçlar sadece farkındalığımızı geliştirmek için)
Kitaplar ;
Mevlananın 7 Sırrı                 - İbrahim Murat
Ustaca Sevmek                     - Don Miguel Ruiz
Düşüncenin İyileştirici Gücü   - Louise Hay
Rezonans Kanunu                 - Pierre Franch
Cdler;
Sağlığınız ıçin ıçinizdeki ıyileştirici gücü harekete geçirin  -Nil Gün - Hipnomeditasyon CD'si
İç huzurunuza ulaşın - Nil Gün - Zihin Proglamlama CD'si)

23 Nisan 2014 Çarşamba

Akışta Kalmak Hayatımızı Nasıl Değiştirir?

Şu ana kadar EVREN'deki her şeyin TİTREŞİM'lerden oluştuğunu paylaştık.

Tüm BİLİM DÜNYASI duygu,düşünce,hareket,hatta cansız maddelerin bile (görebildiğimiz ,göremediğimiz her şeyin) TİTREŞİMLERDEN ibaret olduğunu sık sık hatırlatır oldu.

O zaman insan olarak bizim "Hangi titreşim düzeyinde olduğumuz?" sorusunun cevabı hayatımızın kalitesine çok etki ediyor.

Titreşim düzeyimizi artırdığımızda hayatımız MANEN ve MADDEN kolaylaşıyor.

Bunu sağlamanın en temel yolu da AKIŞTA KALMAK oluyor.



Eğer biz yaşamımızda bir çok sabit tutum ve duygulara sahip isek ÇOK AKILLI OLAN EVREN şöyle hareket eder
Yeni deneyim ve fırsatlar yağmur gibi yağarken bizim ellerimiz bırakamadığımız konularla DOLU olduğu için "Burada bana yer yok " diye hemen yönünü değiştirir ve bu fırsatı kabul eden bir başkasına doğru yol alır.

Peki bu durum AKIŞTA KALMAK için ne yapmalıyız ? 

Aslında KALBİMİZ bir eylemde bulunmadan önce bu eylemin bizim için HAYIRLI MI? olacağını bilir.

Dikkat edin ; sonucundan memnun kaldığımız deneyimleri yaşamadan önce hiç TEREDDÜT ETMEDEN harekete geçmişizdir.

Bizim için hayırlı olmayan işlerde ise bir HUZURSUZLUK hissederiz.

Israrla KALBİMİZİ dinlemek istemezsek hemen ZİHNİMİZ devreye girer ve bir sürü soru sormaya başlar .."Şöyle mi yapayım? Böyle mi yapayım? Bir de bunu mu deneyeyim? Acaba arkadaşıma mı danışayım? Falcıya mı gideyim ?Biraz daha mı bekleyeyim  vs. vs "

Artık SAFLIK bozulmuştur.

Orada ters giden şeyin halen farkında değilsek hayat yolculuğumuzda " O konudan almamız gereken dersi" alıncaya kadar benzer deneyimler tekrarlanır durur.

Alınması gereken dersler çoğunlukla 
* Kendine değer veren
* Bu değerle birlikte AİLE dahil başkalarıyla sınırları 'olması gerektiği gibi' çizen
* Hayata tutunan
* Koşulsuz alan ve veren
* "Başkası ne der?" sorusuna vereceği cevabı düşünmeden hareket edebilen
duruma gelinceye kadar kişinin EN TEMEL ENGELİ'ni aşmasını sağlayacak BENZER DENEYİMLERİN yaşanmasıdır.

O nedenle hayatımızda karşılaştığımız HER OLAYA "Bunun benim için bir faydası var" gözlüğü ile bakabilirsek ve içimizin huzurlu olduğu durumlarda deneyim yaşamayı kabul edip ,çok soru sorduğumuz ve husursuz olduğumuz durumlarda BIRAKMAYI seçebilirsek EVREN BİZE TÜM CÖMERTLİĞİ ile her seferinde YENİ ve OLUMLU bir deneyim sunar.

Titreşim düzeyimiz artar ve hayatımız keyifli bir SATRANÇ TAHTASI haline gelir.

Hepimizin bunu yapacak GÜCÜMÜZ var.




9 Mart 2014 Pazar

Olumlu Düşünmek Nedir?

Kaç yaşında olursak olalım ,geçmiş yıllarımıza bir gözlemci olarak bakarsak "ÇOK KÖTÜ" dediğimiz olaylardan faydalar gördüğümüz "ÇOK İYİ" dediğimiz olaylardan ise bazı gün zarar gördüğümüz bir çok örnekler verebiliriz.

Hiç bir şeyin GÖRÜNEN gibi olmadığını aslında biliyoruz.

DÜNYA üzerinde bir çok konuyu POLARİTE (zıtlık) yasası ile öğreniyoruz.


   

   Elimize bir kağıt kalem alsak , memnun olmadığımız bir konuyu sol tarafa yazsak ve sağ tarafa bize yarattığı faydaları yazmaya çalışsak bir çok satır yazabileceğimize eminim.
     
 O nedenle OLUMLU DÜŞÜNME kavramına bu pencereden bakmanın hayatımıza katkısı var.








Olumlu düşünme alışkanlığının kesinlikle KENDİMİZE VERDİĞİMİZ DEĞER ile çok yakından ilgisi vardır.

Polarite Yasası gereği OLUMSUZ görünen ancak bize yaptığı katkıların asla küçümsenemeyeceği durumlarda İYİ HİSSETMEYİ seçebiliriz.Unutmayalım ki DUYGULAR da birer titreşimdir ve enerjileri vardır.Bizi de hissettiğimiz duygunun enerji alanına çekerler.

Suçluluk ,öfke,endişe gibi bizi aşağıya çeken,bizi durduran,hareketsiz kılan kendimizi küçülten duygulara kapılmadan YÜKSELEN ENERJİ'yi yani OLUMLU DÜŞÜNME'yi tercih edebiliriz.

Eğer bu konuda zorluk çekiyorsak yani NASIL İYİ HİSSEDECEĞİM ? bu kadar kötü hissederken diyorsak

HAREKETE GEÇMELİYİZ !

(Fiziksel aktiviteyi artırmalıyız)

Spor yap,doğaya çık,insan/hayvanlara yardım et,kendini şımart,dostlarınla vakit geçir,gez...